6 Mayıs 2013 Pazartesi

Salla gitsin!

Siz, durduk yere, bir sebebi yokken sadece duygudurumunuzdaki boktan bir bozulma yüzünden kendinizi banyoya kilitleyerek sesiniz duyulmasın diye bütün muslukları sonuna kadar açıp, saç kurutma makinesini en yüksek ayarda çalıştırıp banyonun ıslak zeminine bir cenin gibi kıvrılıp hüngür hüngür ağlamak istemediyseniz..

Siz, ruhunuzdaki o ağır, tiz ve keskin olan kronik acıdan belki kurtulabilirim diye ruhsal acınızı fiziksel acıya dönüştürme umuduyla aciz bedenlerinizi paslı neşterlerle parçalama çaresizliğine kapılırak lavaboyu kırmızıya boyayan kanınızı kayıtsız bakışlarla izlemeyi düsünmediyseniz..

Siz, hayatınızı yaşanılmaz kılan, simsiyah bir boşlukla etrafınızı sarıp hissizliği hissetmenize neden olan kesif ve soğuk yalnızlığınızı -hiçliği- kalabalıklaştırmak adına eski bir aynayı öfkeli yumruklarınıza bin bir parçaya bölüp her bir parçadaki bölük pörçük yansımanızla günler, geceler boyu konuşmayi planlamadiysaniz..


Günler günleri kovalıyor. Günler günleri aynen tekrarlıyor. Yoruluyor. Yaşamaktan değil, yaşayamamaktan yorulmuyorsaniz…


Karaktersizliğini masum pozlar vererek gizleyip kafanizi kariştiran insanlar yoksa etrafinizda...

Mutluluk; sizin şifresini bilmediğiniz bir wifi gibi değilse..


Bi davaniz,kavganiz, idealiniz,üzerinde izinizin kalacağı size ait bi zemininiz yoksa...


Aşk; sizi kaçırıp gerekli organlarinizi söktükten sonra terk eden bir organ mafyasından farksız değilse..


Geometriden hiç anlamiyor ve hayatin bir cok 'karesinde' de yoksaniz...


Yaşamak, sizin icin uykudan uyanmak kadar zor değilse..


Yüzyillardir caniniz sıkılmıyorsa...


Parça parça eksilmiyorsa içinizdeki çocuğun oyuncakları..


Parmak uçlariniza kadar yorgun degilseniz...


Etrafiniza mutluymuş taklidi yapmadiginiz gibi, mutsuzluğunuzu da tek basiniza yasamiyorsaniz...


Ruh haliniz; uykulu, bıkmış , tepkisiz değilse...


Ve herşeyin "cani cehennemeee!" diyemiyorsaniz..


Üzgünüm,

Anlayamazsınız beni !
Asla da anlayamayacaksınız!