19 Ağustos 2015 Çarşamba

Seviyorum.

Bazen hayatına bi insan gelir. Odada öylece oturuyorsundur. Gülümsüyorsundur. Havadan sudan konuşmalar. Memleket meseleleri. Kitaplar, filmler. Ne kadar da çok şey biliyorsundur sanki hayatı anlamaya ramak kalmış. Sonra onu görürsün. gerçekten görürsün. Kanlı canlı gözleri, soluk alıp verdikçe yükselen göğüs kafesi, çocukluk anıları, hayal kırıklıkları. Ağzının kenarındaki ufak kıvrımlar. Sevdiği kadınlar. Her şeyiyle tam karşındadır. Ne büyük talihsizlik ki o da seni görür. yırtıcı bi su gibi üzerine çullanan varlığı tedirgin eder önce. Teslim olmamak için bütün hünerini ortaya dökersin. Egolarını, bilmişliklerini hatta bazen acizliğini. Yani eline o an ne geçerse. Ama bir ses fısıldar bir süre sonra der ki; seni gördüm, kaçacak hiç bi yerin yok. Zaman geçer. önce sevimli yeni bişey olarak durur yanında. Gülersin, aynı filmi izleyip farklı şeyler hissedersin. Hayat hakkında ahkam kesersin.Beraber yemek yer bişeyler içersin. Kitap okur türkü dinler öpüşürsün. Yaralarını görürsün gözlerinde. Kapitalizme küfür edip birlikte ağlarsın. Sonra içine düşersin. Daha derinine. Sevimli yeni biri değildir artık, senin bildiğin bişey vardır her halinde. Bi süre sonra karıştırmaya başlarsın hanginiz kimsiniz diye. Öyle bulanır ki herşey öyle siner ki ruhunuz birbirine. Sonra insan olmak geri gelir. İnsan olmak bütün çirkinliğiyle..
Çünkü bi süre sonra 2 insan neredeyse 1 insan olur. Yani yine kendi benliğinle başbaşa kalırsın. Yani yine kimse yoktur. Yani varsa bile anlaşmanın imkansızlığını yeniden hatırlarsın. Ne demişti Alper Gencer "insan insana aşık olmaz güzelim, insan insanın yanında bile durmaz" Ama ne demişti Turgut Uyar hemen hatırlarsın " her insan bir uyumsuzluktur ölü olmadıkça". ve yine ne demişti Furkan Dilben "sevmek zordur acı da verir, sevmemek kolaydır ama daha fazla acı verir".

11 Ağustos 2015 Salı

O da gol değil.

Hayat ne biliyor musun müdür? Düşün bak rövanş maçındasın. İlk maç kendi evinde sıfır sıfır bitmiş. İkinci maç oynanıyor. Deplasmandasın. Dakika doksan artı iki. Hakem üç dakika uzatma vermiş. Yani bitime yarım dakika ya var ya yok. Gol atarsanız tur sizin, atamazsanız herşey bitiyor. Maçın uzama ihtimali yok. Bi uzun top yollamış kalecin. Önüne düşmüş. En ileride sen varsın. Pas verecek adam arıyorsun. Arkadaşlarını yorgunluktan götü düşmüş. Etrafında kimse yok sizden. Senin de götün düşmüş. Topu sürmeye mecalin yok. Sürebilsen kaleciyle karşı karşıya kalıp topu kaleye takman işten bile değil. Ama mecalin yok. Ve maç bitti bitecek. Umutsuzca ve tüm gücünle abanıyosun topa. Kaleye en az otuz metre var. Olmaz. Gol mol olmaz. Bi sik olmaz artık. Ama napçan, olmayana kadar zavallı bi umutla bekliyorsun işte. Top üstten auta çıkana kadar bekliyorsun. Maç bitiyor sonra. Eleniyorsun. İşte hayat o havadaki top müdür. Biliyosun hayatta gol olmayacak. Ama başka ne çaren var ne de şansın. Bişey olmayacağını bile bile bekliyorsun. Bişey olmayacağını bile bile beklemek işte hayat..